Kanıta Dayalı Zeminde Popüler Erektil Disfonksiyon Tedavilerinin Değerlendirilmesi
Prof. Dr. Tümay İpekçi ile Röportaj
Soru 1: Sayın Prof. Dr. İpekçi, erektil disfonksiyon (ED) tedavisinde geleneksel ilaç dışı yöntemlerin yetersiz kaldığı olgularda yeni arayışlar öne çıkıyor. Bu bağlamda, rejeneratif tedaviler neden bu kadar ilgi çekiyor?
Tümay İpekçi:
Rejeneratif tedaviler, ED gibi kompleks patofizyolojik zeminli hastalıklarda yalnızca semptomları değil, altta yatan hasarı da onarma potansiyeline sahip. Bu tedaviler, vasküler, nörojenik ve hücresel düzeyde hasar gören yapıları hedef alarak, gerçek anlamda bir fonksiyonel iyileşme sağlamayı amaçlar. Özellikle PDE5 inhibitörlerine yanıt vermeyen hastalarda kök hücre, PRP ve eksozom tedavileri bu nedenle öne çıkmaktadır.
Soru 2: Kök hücre tedavisini ED özelinde biraz daha açar mısınız? Hangi tip hücreler kullanılıyor ve mekanizma nasıl işliyor?
Tümay İpekçi:
Kök hücreler ED’de doğrudan değil, esas olarak parakrin etkiler yoluyla etki gösterir. En sık kullanılanlar arasında otolog ADSC’ler (yağ dokusu kökenli) ve BMSC’ler (kemik iliği kökenli) vardır. Bu hücreler, anjiyogenez, antifibrotik etki, nöroproteksiyon ve düz kas proliferasyonu sağlayacak sinyaller salgılar. Hayvan modellerinde bu mekanizmaların sonuçları histolojik ve fonksiyonel olarak gösterilmiştir.
Soru 3: Bu tedavilerin klinik başarısı nedir? Gerçekten işe yarıyor mu?
Tümay İpekçi:
Klinik olarak, erken faz çalışmalarda IIEF skorlarında anlamlı iyileşme rapor edilmiştir. Ancak bunların çoğu küçük örneklemli, kontrollü olmayan veya kısa takip süreli çalışmalardır. Yani “etkilidir” demek için erken. Son yayınlanan sistematik derlemeler de bu tedavilerin güvenli olduğunu, ancak etkinlik konusunda henüz yeterli düzeyde kanıt olmadığını göstermektedir.
Soru 4: PRP (Platelet Rich Plasma) tedavisi ED’de nasıl çalışıyor? Mekanizma nedir?
Tümay İpekçi:
PRP; PDGF, VEGF, TGF-β gibi büyüme faktörleri içerir. Bunlar sinir hasarını onarma, endotel iyileşmesi ve düz kas yapısını destekleme gibi etkiler sunar. Özellikle cavernous sinir zedelenmesi sonrası yapılan hayvan çalışmalarında, sinir rejenerasyonu ve nitrik oksit sentez yolunun aktive olduğu gösterilmiştir.
Soru 5: PRP’nin klinik karşılığı nedir? Etkinliği kanıtlanmış mıdır?
Tümay İpekçi:
İnsan klinik çalışmaları umut verici olsa da metodolojik sınırlamalar mevcut. Örneğin birçok çalışma randomize değil ve plasebo kontrolü içermiyor. Ayrıca PRP’nin hazırlık ve uygulama protokolü standardize değil. Bu nedenle sonuçlar değişken ve genellenebilirliği zayıf. AUA 2023 veritabanında bildirilen bulgular da bunu destekliyor.
Soru 6: Eksozomlar son yıllarda gündeme oturdu. ED’de nasıl bir rol oynayabilirler?
Tümay İpekçi:
Eksozomlar, kök hücrelerin etkilerini taşıyan küçük veziküller olarak düşünülebilir. Hücreden hücreye genetik materyal, protein ve sinyal molekülleri taşır. ED modellerinde endotel fonksiyonunun iyileştirilmesi, sinir koruma ve kavernozal doku bütünlüğünün korunması gibi etkiler gösterilmiştir. Kök hücre tedavisinin etkilerini daha güvenli ve kontrollü bir biçimde taşımaları teorik avantajlarıdır.
Soru 7: Hayvan çalışmaları umut verici görünüyor, ama insanlar üzerinde elimizde veri var mı?
Tümay İpekçi:
Şu anda elimizdeki verilerin çoğu hayvan modellerinden elde edilen fizyolojik ve histolojik iyileşmelere dayanmaktadır. İnsanlarda yürütülen eksozom temelli çalışmalar henüz erken fazdadır ya da yayınlanmamıştır. Dolayısıyla insanlarda klinik kullanımı için daha uzun süreli, randomize, kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.
Soru 8: Tüm bu tedavilerde etik boyut nasıl değerlendirilmeli? Özellikle kök hücre ve eksozomlar açısından…
Tümay İpekçi:
Etik onay, bilgilendirilmiş onam, biyolojik materyal izlenebilirliği gibi kriterler son derece önemlidir. Kordon kanı, plasenta gibi kaynaklardan alınan materyallerin kullanımı sadece etik kurullar ve sertifikalı biyobankalar aracılığıyla olmalıdır. Eksozomlar teorik olarak daha az etik risk barındırsa da, laboratuvar saflaştırma ve üretim süreçlerinin karmaşıklığı güvenlik açıkları yaratabilir.
Soru 9: Klinik pratiğe entegrasyon için hangi adımların atılması gerekiyor?
Tümay İpekçi:
FDA ve EMA gibi kurumların rehberlerine uygun olarak, bu tedavilerde faz III çalışmalara geçilmesi gerekiyor. Uygulama protokolleri, doz, aralık, uygulama yolu gibi parametrelerin standardizasyonu şart. Ayrıca klinisyenlerin bu alanda eğitim alması, hastaların doğru bilgilendirilmesi ve spekülatif ticari uygulamalardan kaçınılması gerekir.
Soru 10: Son olarak, bu alanın geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tümay İpekçi:
Rejeneratif tıp, özellikle ED gibi multifaktöriyel hastalıklarda heyecan verici bir gelecek sunuyor. Ancak bu heyecan, bilimsel disiplinin önüne geçmemeli. Önümüzdeki 5–10 yıl içinde daha net veriler ve onay mekanizmaları ile bazı rejeneratif tedavilerin klinik rutine girmesini bekliyoruz. Ama şimdilik bu tedaviler, yalnızca araştırma protokolleri dâhilinde uygulanmalı.