Hasta Bilgilendirme

Her 6 çiftten 1’i kısırlık problemi yaşıyor! Nedeni obezite ve sigara olabilir

Her 6 çiftten 1’i kısırlık problemi yaşıyor! Nedeni obezite ve sigara olabilir Her 6 çiftten 1’i düzenli ve korunmasız bir yıldan fazla cinsel ilişki yaşamasına rağmen bebek sahibi olamıyor. İnfertilite yani kısırlık sebebi her iki cinsiyette de eşit oranlarda görülüyor. Prof. Dr. Tümay İpekçi, erkeklerdeki kısırlığın nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Üreme, tüm canlılar için yaşamın temel yapı taşlarından biridir. Erkeklerde üreme yeteneğinin temelini oluşturan sperm üretimi ve olgunlaşması, oldukça hassas ve karmaşık fizyolojik süreçlerle gerçekleşir. Bu süreç; testislerde başlayarak hem lokal mekanizmaların hem de beyinle testisler arasında işleyen nöroendokrin sistemin kontrolü altında sürmektedir. Fertilite, bir çiftin doğal yollarla gebelik elde edebilme kapasitesini ifade etmektedir. Bu potansiyelin olumsuz etkilenmesine ise “infertilite” yani kısırlık denilmektedir. Dünya genelinde yaygın kabul gören tanıma göre, infertilite; bir çiftin düzenli ve korunmasız cinsel ilişkisine rağmen 12 ay veya daha uzun süre boyunca gebelik elde edememesi durumudur. Erkek kaynaklı infertilite, tüm infertilite vakalarının yarısını oluşturur. Obezite ve sigara kısırlık nedeni  Çocuk sahibi olma hayaliyle yola çıkan evli çiftlerin korunmasız ilişkilerine rağmen uzun süre çocuk sahibi olamaması çiftler üzerinde toplumsal baskılara neden olmaktadır. Yapılan araştırmalara göre infertilitenin sebebi bazen anne adayı bazen de baba adayı olmaktadır. Aşırı kilo, sigara-alkol, düzensiz beslenme, hareketsiz yaşam çevresel kimyasal ve fiziksel nedenler her iki cinsiyetin de ürümesindeki olumsuzlukta etkili olabilmektedir. Ancak erkeklerdeki diğer sağlık problemleri de infertilite riskini önemli ölçüde artırmaktadır. Erkeklerdeki infertilite riskini artıran sebeplerin başında şunlar gelir: 1- Testis dışı hormonal veya sistemik problemler (pre-testiküler nedenler) 2- Testislerin kendisinden kaynaklanan hastalıklar (primer testiküler bozukluklar 3- Spermin taşınmasında meydana gelen sorunlar (post-testiküler bozukluklar) 4- Nedeni henüz belirlenememiş olgular (açıklanamayan infertilite) İnfertilite sebepleri kolayca belirlenebiliyor İnfertilite şüphesi olan erkeklerde tanıya ulaşmak için öncelikle üreme öyküsü alınmalı ve semen analizi yapılmalıdır. Bununla birlikte testis boyutları ve kıvamı gibi fiziksel bulguların değerlendirilmesi, tanı açısından kritik öneme sahiptir. Gerektiğinde daha ileri tetkiklere başvurulabilir. Sperm DNA hasarı analizi, genetik testler, antisperm antikor tayini, hormonal profiller, radyolojik görüntülemeler ve sperm fonksiyon testleri bu kapsamda değerlendirilebilir. Hormonal bozukluklar da erkek infertilitesinin önemli nedenleri arasında yer alır. Hipofiz bezi hastalıkları, tiroid fonksiyon bozuklukları, prolaktin yüksekliği, testosteron eksikliği gibi birçok endokrin problem doğurganlığı olumsuz etkileyebilir. Hipogonadizm (testosteron eksikliği) , hem biyokimyasal hem de klinik belirtilerle seyreden bir diğer önemli durumdur. Bu hastalarda testosteron replasman tedavisi (TRT), hormon seviyelerini normal sınırlara çekmeyi ve semptomları hafifletmeyi hedefler. Ayrıca erkek genital sisteminde enfeksiyon varlığı kesin bir şekilde doğal yolla gebeliği engelliyor olmasa da, semptom veren enfeksiyonların tedavisi önerilir. Yaşam değişiklikleri bebek sahibi olma şansını artırıyor Bazı mesleki faktörler ve çevresel toksinler de testis fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir. Diğer yandan, boşalma bozuklukları (örneğin anejakülasyon ya da retrograd ejakülasyon) da tedavi edilmesi gereken önemli durumlardır. Cerrahi tedavi gerektiren erkek infertilitesi vakaları da iki temel gruba ayrılır: 1- Altta yatan cerrahi sebebin tedavi edilebildiği patolojiler:Varikosel için subinguinal mikrocerrahi varikoselektomi, sperm kanal tıkanıklıkları için vazovazostomi, epididimovazostomi ya da ejakülatuvar kanal cerrahileri uygulanabilir. 2- Altta yatan sebebin cerrahisinin mümkün olmadığı durumlar:Özellikle non-obstrüktif azoospermi (menide hiç sperm bulunmaması) vakalarında mikro-TESE (mikrocerrahi testiküler sperm ekstraksiyonu) gibi ileri girişimler gerekebilir. Sperm elde etmek amacıyla uygulanan yöntemler arasında PESA, MESA, TESA, TESE ve mikro-TESE gibi teknikler, infertilite tedavisinde önemli yer tutar. Sonuç olarak, erkek infertilitesine neden olan çok sayıda faktör vardır ve tedavi şekli, sorunun kaynağına göre değişiklik gösterir. Ancak hangi tedavi yöntemi seçilirse seçilsin, yaşam tarzı değişiklikleri tedavi başarısını artırabilir. Dengeli beslenme, düzenli egzersiz, tütün ve alkol kullanımının bırakılması, stresin azaltılması gibi unsurlar doğurganlık üzerinde olumlu etkiler sağlar. Özellikle sigara kullanımı sperm kalitesini ciddi şekilde düşürürken, ideal kiloda kalmak ve aktif bir yaşam tarzı benimsemek hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı destekler. Tedavi sürecine olumlu bir ruh haliyle yaklaşmak da başarı şansını artıran önemli faktörlerdendir.

Her 6 çiftten 1’i kısırlık problemi yaşıyor! Nedeni obezite ve sigara olabilir Read More »

Sigara, Erkeklerde Üreme Sağlığını Nasıl Etkiliyor?

Röportaj; Sigara, Erkeklerde Üreme Sağlığını Nasıl Etkiliyor? Soru 1: Sigara kullanımının erkek üreme sağlığı üzerindeki genel etkileri nelerdir?Sigara, erkek üreme sağlığını çok yönlü olarak tehdit eder. İçeriğinde bulunan toksik kimyasallar testiküler fonksiyona zarar verirken, sperm parametrelerini de ciddi şekilde bozar. Sadece genel sağlık değil, üreme fonksiyonları da sigaradan ciddi biçimde etkilenmektedir. ⸻ Soru 2: Tütün dumanı hangi maddeleri içerir ve bunlar nasıl bir etki yaratır?Tütün dumanında 4.000’den fazla kimyasal madde bulunur. Bunlar arasında nikotin, kadmiyum, formaldehit ve karbon monoksit gibi toksik bileşenler yer alır. Bu maddeler spermatogenezi doğrudan etkileyerek sperm sayısı, hareketliliği ve morfolojisinde bozulmalara neden olur. Aynı zamanda DNA yapısını da olumsuz etkileyebilirler. ⸻ Soru 3: Sigara içenlerde sperm parametreleri nasıl etkilenir?Yapılan çok sayıda çalışmada sigara içen erkeklerin sperm sayılarının azaldığı, hareketliliğin düştüğü ve normal morfolojili sperm oranlarının azaldığı gösterilmiştir. Ayrıca sigara, sperm DNA fragmantasyonunu da artırarak döllenme kapasitesini ve embriyo kalitesini azaltır. ⸻ Soru 4: Sigara, testislerde oksidatif stres yaratıyor mu?Evet, sigara vücutta reaktif oksijen türlerinin (ROS) artmasına neden olur. Bu oksidatif stres, testis dokusuna zarar verirken, nitrik oksit (NO) biyoyararlanımını da azaltır. NO, hem spermatogenez hem de erektil fonksiyon açısından kritik öneme sahiptir. Bu azalma hem infertiliteye hem de erektil disfonksiyona zemin hazırlar. ⸻ Soru 5: Hormon düzeyleri sigaradan nasıl etkileniyor?Sigaranın testosteron düzeyini kısa vadede hafifçe artırdığı gözlemlenebilir, ancak uzun vadede bu dengenin bozulduğu görülür. Sigara, hipotalamo-hipofiz-gonadal aksı olumsuz etkileyerek testosteron üretimini sekteye uğratabilir. Aynı zamanda Sertoli ve Leydig hücreleri üzerinde toksik etkiler yaratır. ⸻ Soru 6: Sigara infertilite riskini ne oranda artırır?Sigara içen erkeklerde infertilite riski içmeyenlere göre %20-30 daha yüksektir. Ayrıca, yardımcı üreme tekniklerinin (IVF, ICSI vb.) başarısı da sigara içicilerinde daha düşüktür. Sigara, embriyo kalitesi ve implantasyon başarısını da olumsuz etkileyebilir. ⸻ Soru 7: Sigara ve erektil disfonksiyon arasında nasıl bir ilişki var?Popülasyon temelli büyük ölçekli çalışmalar, sigara içmenin erektil disfonksiyon (ED) riskini anlamlı ölçüde artırdığını göstermektedir. Bu ilişki doz-cevap şeklindedir; yani ne kadar çok sigara içilirse ED riski o kadar artar. Bu durum, sigaranın damar yapısına verdiği zararla doğrudan ilişkilidir. ⸻ Soru 8: Ereksiyonun oluşum mekanizması sigaradan nasıl etkilenir?Erektil fonksiyon, sağlıklı damar yapısına ve yeterli nitrik oksit (NO) üretimine bağlıdır. Sigara endotel disfonksiyonu oluşturarak NO sentezini bozar. Aynı zamanda ROS üretimini artırarak penil düz kasların gevşemesini engeller. Bu mekanizmalar birleştiğinde yeterli ereksiyonun oluşması güçleşir. ⸻ Soru 9: Sigara bırakıldığında erektil disfonksiyon geri dönebilir mi?Evet, özellikle genç erkeklerde ve damar yapısı tam bozulmamış kişilerde sigarayı bırakmak ED semptomlarını anlamlı şekilde iyileştirebilir. Pourmand ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, sigarayı bırakan hastaların önemli bir kısmında bir yıl içinde erektil fonksiyonlarında belirgin düzelme gözlenmiştir. ⸻ Soru 10: Sigara bırakmak isteyen erkekler için önerilen stratejiler nelerdir?Sigara bırakma süreci için nikotin replasman tedavileri, davranışsal terapi, bupropion ve vareniklin gibi ilaç tedavileri etkili seçeneklerdir. Üroloji kliniklerinde sigara bırakma danışmanlığı yaygınlaştırılmalı ve üreme sağlığına olası faydaları hastalara anlatılmalıdır. ⸻ Soru 11: Üroloji pratiğinde sigara kullanımı ne derece sorgulanmalı?Üreme problemi ya da ED şikâyetiyle başvuran her erkek hastada sigara kullanımı mutlaka sorgulanmalı ve bırakması önerilmelidir. Gerekirse hasta sigara bırakma programlarına yönlendirilmelidir. Bu öneri sadece genel sağlık için değil, doğrudan cinsel sağlık ve fertilite için de hayati önemdedir. ⸻ Soru 12: Son olarak ne söylemek istersiniz?Sigara, erkek üreme sağlığını tehdit eden önlenebilir bir risk faktörüdür. Hem infertilite hem de erektil disfonksiyonla güçlü bir ilişkisi vardır. Erken yaşta bırakıldığında bu hasarların bir kısmı geri döndürülebilir. Erkeklerin sigaranın sadece kalp ya da akciğer sağlığına değil, üreme sistemine de zarar verdiğini bilmesi gerekir.  

Sigara, Erkeklerde Üreme Sağlığını Nasıl Etkiliyor? Read More »

Kanıta Dayalı Zeminde Popüler Erektil Disfonksiyon Tedavilerinin Değerlendirilmesi

Kanıta Dayalı Zeminde Popüler Erektil Disfonksiyon Tedavilerinin Değerlendirilmesi Prof. Dr. Tümay İpekçi ile Röportaj Soru 1: Sayın Prof. Dr. İpekçi, erektil disfonksiyon (ED) tedavisinde geleneksel ilaç dışı yöntemlerin yetersiz kaldığı olgularda yeni arayışlar öne çıkıyor. Bu bağlamda, rejeneratif tedaviler neden bu kadar ilgi çekiyor? Tümay İpekçi: Rejeneratif tedaviler, ED gibi kompleks patofizyolojik zeminli hastalıklarda yalnızca semptomları değil, altta yatan hasarı da onarma potansiyeline sahip. Bu tedaviler, vasküler, nörojenik ve hücresel düzeyde hasar gören yapıları hedef alarak, gerçek anlamda bir fonksiyonel iyileşme sağlamayı amaçlar. Özellikle PDE5 inhibitörlerine yanıt vermeyen hastalarda kök hücre, PRP ve eksozom tedavileri bu nedenle öne çıkmaktadır. Soru 2: Kök hücre tedavisini ED özelinde biraz daha açar mısınız? Hangi tip hücreler kullanılıyor ve mekanizma nasıl işliyor? Tümay İpekçi: Kök hücreler ED’de doğrudan değil, esas olarak parakrin etkiler yoluyla etki gösterir. En sık kullanılanlar arasında otolog ADSC’ler (yağ dokusu kökenli) ve BMSC’ler (kemik iliği kökenli) vardır. Bu hücreler, anjiyogenez, antifibrotik etki, nöroproteksiyon ve düz kas proliferasyonu sağlayacak sinyaller salgılar. Hayvan modellerinde bu mekanizmaların sonuçları histolojik ve fonksiyonel olarak gösterilmiştir. Soru 3: Bu tedavilerin klinik başarısı nedir? Gerçekten işe yarıyor mu? Tümay İpekçi: Klinik olarak, erken faz çalışmalarda IIEF skorlarında anlamlı iyileşme rapor edilmiştir. Ancak bunların çoğu küçük örneklemli, kontrollü olmayan veya kısa takip süreli çalışmalardır. Yani “etkilidir” demek için erken. Son yayınlanan sistematik derlemeler de bu tedavilerin güvenli olduğunu, ancak etkinlik konusunda henüz yeterli düzeyde kanıt olmadığını göstermektedir. Soru 4: PRP (Platelet Rich Plasma) tedavisi ED’de nasıl çalışıyor? Mekanizma nedir? Tümay İpekçi: PRP; PDGF, VEGF, TGF-β gibi büyüme faktörleri içerir. Bunlar sinir hasarını onarma, endotel iyileşmesi ve düz kas yapısını destekleme gibi etkiler sunar. Özellikle cavernous sinir zedelenmesi sonrası yapılan hayvan çalışmalarında, sinir rejenerasyonu ve nitrik oksit sentez yolunun aktive olduğu gösterilmiştir. Soru 5: PRP’nin klinik karşılığı nedir? Etkinliği kanıtlanmış mıdır? Tümay İpekçi: İnsan klinik çalışmaları umut verici olsa da metodolojik sınırlamalar mevcut. Örneğin birçok çalışma randomize değil ve plasebo kontrolü içermiyor. Ayrıca PRP’nin hazırlık ve uygulama protokolü standardize değil. Bu nedenle sonuçlar değişken ve genellenebilirliği zayıf. AUA 2023 veritabanında bildirilen bulgular da bunu destekliyor. Soru 6: Eksozomlar son yıllarda gündeme oturdu. ED’de nasıl bir rol oynayabilirler? Tümay İpekçi: Eksozomlar, kök hücrelerin etkilerini taşıyan küçük veziküller olarak düşünülebilir. Hücreden hücreye genetik materyal, protein ve sinyal molekülleri taşır. ED modellerinde endotel fonksiyonunun iyileştirilmesi, sinir koruma ve kavernozal doku bütünlüğünün korunması gibi etkiler gösterilmiştir. Kök hücre tedavisinin etkilerini daha güvenli ve kontrollü bir biçimde taşımaları teorik avantajlarıdır. Soru 7: Hayvan çalışmaları umut verici görünüyor, ama insanlar üzerinde elimizde veri var mı? Tümay İpekçi: Şu anda elimizdeki verilerin çoğu hayvan modellerinden elde edilen fizyolojik ve histolojik iyileşmelere dayanmaktadır. İnsanlarda yürütülen eksozom temelli çalışmalar henüz erken fazdadır ya da yayınlanmamıştır. Dolayısıyla insanlarda klinik kullanımı için daha uzun süreli, randomize, kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır. Soru 8: Tüm bu tedavilerde etik boyut nasıl değerlendirilmeli? Özellikle kök hücre ve eksozomlar açısından… Tümay İpekçi: Etik onay, bilgilendirilmiş onam, biyolojik materyal izlenebilirliği gibi kriterler son derece önemlidir. Kordon kanı, plasenta gibi kaynaklardan alınan materyallerin kullanımı sadece etik kurullar ve sertifikalı biyobankalar aracılığıyla olmalıdır. Eksozomlar teorik olarak daha az etik risk barındırsa da, laboratuvar saflaştırma ve üretim süreçlerinin karmaşıklığı güvenlik açıkları yaratabilir. Soru 9: Klinik pratiğe entegrasyon için hangi adımların atılması gerekiyor? Tümay İpekçi: FDA ve EMA gibi kurumların rehberlerine uygun olarak, bu tedavilerde faz III çalışmalara geçilmesi gerekiyor. Uygulama protokolleri, doz, aralık, uygulama yolu gibi parametrelerin standardizasyonu şart. Ayrıca klinisyenlerin bu alanda eğitim alması, hastaların doğru bilgilendirilmesi ve spekülatif ticari uygulamalardan kaçınılması gerekir. Soru 10: Son olarak, bu alanın geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Tümay İpekçi: Rejeneratif tıp, özellikle ED gibi multifaktöriyel hastalıklarda heyecan verici bir gelecek sunuyor. Ancak bu heyecan, bilimsel disiplinin önüne geçmemeli. Önümüzdeki 5–10 yıl içinde daha net veriler ve onay mekanizmaları ile bazı rejeneratif tedavilerin klinik rutine girmesini bekliyoruz. Ama şimdilik bu tedaviler, yalnızca araştırma protokolleri dâhilinde uygulanmalı.

Kanıta Dayalı Zeminde Popüler Erektil Disfonksiyon Tedavilerinin Değerlendirilmesi Read More »

Androlojide Yapay Zekânın Yükselişi — Prof. Dr. Tümay İpekçi ile Söyleşi

Androlojide Yapay Zekânın Yükselişi — Prof. Dr. Tümay İpekçi ile Söyleşi Soru 1: Sayın Prof. Dr. Tümay İpekçi, androlojide yapay zekâya neden ihtiyaç duyuluyor? Prof. Dr. Tümay İpekçi: Günümüzde erkek infertilitesi vakaları küresel olarak artıyor. Tanı süreçleri ise oldukça karmaşık. Bu nedenle daha etkin, hızlı ve güvenilir analiz yöntemlerine ihtiyacımız var. Yapay zekâ bu noktada devreye giriyor. Ayrıca, özellikle uzman sayısının yetersiz olduğu bölgelerde tanı ve tedavi olanaklarını genişletme kapasitesine sahip. Bireyselleştirilmiş tanı, öngörü ve izlem planları da YZ’nin sunduğu önemli avantajlardan biri. ⸻ Soru 2: Yapay zekânın androlojideki başlıca kullanım alanları nelerdir? Prof. Dr. Tümay İpekçi: Oldukça geniş bir yelpazede kullanılıyor. Bunların başında semen analizi, hormon düzeyi tahmini, görüntüleme ve tanı, kişiselleştirilmiş tedavi planlama ve uzaktan takip geliyor. Hepsi hastanın daha etkili ve bireye özel bir şekilde değerlendirilmesini sağlıyor. ⸻ Soru 3: Semen analizinde yapay zekâ nasıl devreye giriyor? Prof. Dr. Tümay İpekçi: YZ destekli görüntü işleme algoritmaları sayesinde sperm sayısı, motilitesi (hareketliliği) ve morfolojisi analiz edilebiliyor. Bu sistemler, insan hatasını en aza indiriyor ve yorum farklarını ortadan kaldırıyor. Örneğin ExSeed gibi mobil sistemler, evde kullanım kolaylığı, gizlilik ve sürekli takip gibi avantajlar sağlıyor. ⸻ Soru 4: Hormon düzeylerinin tahmininde YZ nasıl çalışıyor? Prof. Dr. Tümay İpekçi: Yapay zekâ, hastaların zaman içinde toplanan hormon seviyelerini analiz ederek kişisel hormonal ritimleri ortaya çıkarabiliyor. Böylece hipogonadizm, andropoz ya da hipofiz disfonksiyonu gibi durumları erken evrede tanımlayabiliyoruz. Ayrıca libido kaybı, erektil disfonksiyon ve depresyon gibi belirtilerin arkasındaki hormonal nedenleri önceden kestirmek mümkün. ⸻ Soru 5: Görüntüleme tekniklerinde YZ’nin katkısından bahseder misiniz? Prof. Dr. Tümay İpekçi: Ultrason, MR ve Doppler gibi görüntüleme yöntemlerinde YZ, şüpheli bölgeleri otomatik olarak işaretleyebiliyor. Bu, hem gözden kaçabilecek detayların fark edilmesini sağlıyor hem de süreci hızlandırıyor. Örneğin testis kitlesi tespiti, prostat hacmi ölçümü, varikosel değerlendirmesi gibi birçok konuda büyük katkı sağlıyor. ⸻ Soru 6: Tedavi planlamasında yapay zekâ nasıl bir rol oynuyor? Prof. Dr. Tümay İpekçi: Hastanın yaşı, semptomları, hormon düzeyleri, sperm parametreleri ve genetik profili gibi çok sayıda veriyi analiz ederek en uygun tedavi seçeneğini öngörebiliyoruz. Böylece tedaviye daha hızlı ulaşılabiliyor ve başarı oranı artıyor. Yani hastaya özgü, en etkili tedavi stratejisi geliştirilebiliyor. ⸻ Soru 7: Uzaktan takip sistemlerinde YZ’nin yeri nedir? Prof. Dr. Tümay İpekçi: Mobil uygulamalar, giyilebilir cihazlar ve evde yapılan ölçümler aracılığıyla hastanın günlük sağlık verileri toplanıyor. Bu veriler analiz edilerek erken uyarı sistemleri oluşturuluyor. Örneğin testosteron replasman tedavisi alan bir hastada, doz ayarlamaları bile otomatik önerilebiliyor. Ayrıca chatbot’lar sayesinde hastalara bilgi sunumu ve yönlendirme kolaylaşıyor. ⸻ Soru 8: YZ’nin sağladığı avantajlar nelerdir? Prof. Dr. Tümay İpekçi: Zaman tasarrufu sağlıyor, subjektif yorum farklılıklarını azaltıyor, erken tanıya olanak veriyor. Ayrıca maliyeti düşürüyor çünkü gereksiz testleri ve tedavileri önleyebiliyor. En önemlisi de tedavi süreçlerini kişiselleştirerek daha başarılı sonuçlar alınmasını sağlıyor. ⸻ Soru 9: Peki ya handikaplar? Prof. Dr. Tümay İpekçi: Elbette bazı zorluklar da var. Yüksek kaliteli ve doğru veri setlerine ihtiyaç duyuluyor. Etik ve hukuki sorumluluklar hâlâ tartışmalı. Ayrıca yapay zekâya entegre sistemlerin her klinikte bulunmaması bir başka sorun. Hasta-hekim ilişkisinin zayıflaması gibi sosyolojik etkiler de göz önüne alınmalı. ⸻ Soru 10: Son olarak, yapay zekânın androlojideki geleceğini nasıl görüyorsunuz? Prof. Dr. Tümay İpekçi: Yapay zekâ, yakın gelecekte sadece tanı koymada değil, tedavi yönetiminde de etkin bir rol oynayacak. Özellikle robotik cerrahilerde YZ destekli karar sistemleri yaygınlaşacak. Uzaktan izleme artık sadece danışma değil, aktif tedavi yönetimi seviyesine ulaşacak. Bu da hastalara hem konfor hem de etkin tedavi sağlayacak. ⸻ Teşekkür ederiz Prof. Dr. Tümay İpekçi. Prof. Dr. Tümay İpekçi: Ben teşekkür ederim. Bu teknolojik dönüşümün hasta yararına kullanılması adına tüm bilim insanlarının katkısına ihtiyaç var.

Androlojide Yapay Zekânın Yükselişi — Prof. Dr. Tümay İpekçi ile Söyleşi Read More »

Erkek Subfertilitesi

Sorularımız var , konu : Erkek SubfertilitesiŞişli Memorial Hastanesi’nden Prof. Dr. Tümay İpekçi, erkek fertilite problemlerinin nedenlerini ve değerlendirme sürecini açıklıyor. Soru: Erkek subfertilitesi ne demek?Prof. Dr. Tümay İpekçi: Erkek subfertilitesi, bir erkeğin doğal yolla çocuk sahibi olma kapasitesinin azalmış olmasıdır. Bu, erkeğin hiç çocuk sahibi olamayacağı anlamına gelmez; sadece gebelik oluşmasının beklenenden daha uzun sürebileceği anlamına gelir. Genellikle çiftler bir yıl boyunca düzenli, korunmasız cinsel ilişkiye rağmen gebelik elde edemediğinde bu durumu araştırmaya başlıyoruz. Soru: Erkeklerde fertilite sorunları ne kadar yaygın?Prof. Dr. Tümay İpekçi: Sanıldığının aksine, infertilite sadece kadınları ilgilendiren bir durum değildir. Tüm infertilite vakalarının yaklaşık %50’sinde erkek faktörü de rol oynar. Bu nedenle, infertilite değerlendirmesinde erkek bireyin mutlaka incelenmesi gerekir. Soru: Erkek fertilitesini etkileyen en yaygın faktörler nelerdir?Prof. Dr. Tümay İpekçi: En sık karşılaştığımız nedenler arasında hormonal bozukluklar, testislerdeki yapısal ya da fonksiyonel problemler, genetik faktörler, varikosel, enfeksiyonlar, geçirilmiş cerrahiler ve çevresel toksinlere maruz kalma sayılabilir. Ayrıca yaşam tarzı — sigara, alkol kullanımı, aşırı kilo, stres — da sperm kalitesini ve dolayısıyla fertiliteyi önemli ölçüde etkileyebilir. Soru: Erkek fertilitesi nasıl test edilir?Prof. Dr. Tümay İpekçi: İlk ve en basit test semen analizidir. Bu analizle sperm sayısı, hareketliliği ve morfolojisi değerlendirilir. Ancak bu tek başına yeterli değildir. Hormonal testler, ultrasonografi ve gerekirse genetik analizlerle daha kapsamlı bir değerlendirme yapıyoruz. Fizik muayene de tanı açısından oldukça değerlidir. Soru: Düşük sperm sayısı olan bir erkek yine de baba olabilir mi?Prof. Dr. Tümay İpekçi: Evet, olabilir. Düşük sperm sayısı doğal yollarla gebelik şansını azaltabilir ama bu olanaksız olduğu anlamına gelmez. Yardımcı üreme teknikleri — örneğin aşılama ya da tüp bebek/ICSI — bu tür durumlarda oldukça başarılı sonuçlar verebilir. Soru: Erken teşhis neden önemli?Prof. Dr. Tümay İpekçi: Erken teşhis, tedaviye hızlı başlamayı sağlar. Özellikle tedavi edilebilir bir neden varsa — örneğin varikosel — erken müdahale erkek fertilitesini ciddi şekilde artırabilir. Ayrıca bazı testis kaynaklı sorunlar sadece fertiliteyi değil, genel sağlığı da etkileyebilir. Örneğin bazı testis tümörleri ilk belirti olarak infertiliteyle kendini gösterebilir. Soru: Erkekler fertilitelerini nasıl koruyabilirler?Prof. Dr. Tümay İpekçi: Sağlıklı bir yaşam tarzı fertilitenin korunmasında çok önemlidir. Dengeli beslenme, düzenli egzersiz, sigaradan ve aşırı alkolden uzak durmak, stresle başa çıkmak ve aşırı sıcak ortamlardan (örneğin sauna ya da uzun süre dizüstü bilgisayar kullanımı) kaçınmak sperm sağlığına katkıda bulunur. Ayrıca toksik maddelere maruz kalan meslek gruplarının da ekstra dikkatli olması gerekir. Soru: Erkek subfertilitesi/infertilitesi tedavi edilebilir mi?Prof. Dr. Tümay İpekçi: Evet, erkek subfertilite ya da infertilitesi çoğu zaman tedavi edilebilir. Bazı durumlar ilaçla, bazıları ise cerrahi yöntemlerle tedavi edilir. Ayrıca tüp bebek gibi yardımcı üreme teknikleri sayesinde, çok düşük sperm parametrelerine sahip erkekler bile baba olabilmektedir. Tedavi, sorunun kaynağına göre kişiye özel olarak planlanmalıdır.

Erkek Subfertilitesi Read More »

Enürezis Nokturna

Enürezis Nokturna Doğuştan ya da kazanılmış santral sinir sistemi defekti olmayan 5 yaş üzerindeki çocuklarda gece altını ıslatma varsa Enürezis Nokturna olarak tanımlanır. 5. Yaşındaki çocukların %20 sini kapsayabilecek kadar bir kısmı hala altını ıslatmaktadır. Gece üretilen idrar miktarı artışı Düşük mesane kapasitesi ve mesanede aşırı kasılmalar Uyanma bozuklukları sebeplerin önde gelenleridir. Etkilenen aileler profesyonel yardım almalıdır. Altını ıslatan çocuk ve aile tedavinin aktif bir parçası olmalıdır.

Enürezis Nokturna Read More »

Mesane Kanseri

Mesane Kanseri Mesane tümörü varlığında en sık görülen semptom idrarda kan görülmesidir. Sistoskopi en sık kullanılan tanısal araçtır. Rezeksiyon ve patolojik analiz sonrası son aşama sınıflandırmaya geçilir :  Kasa invazif mi? Kasa invazif değil mi? Tedavi yöntemleri bu sonuca göre belirlenir.

Mesane Kanseri Read More »

İnkontinans

İnkontinans Fazla kilolu olmak idrar kaçırma için bir risk faktörüdür. idrar kaçırma görülme sıklığı yükselen vücut kitle indeksi ile orantılı olarak artar. Erkeklerin %11’i 60-64 yaşları arası, %34’ü 80 yaş sonrası inkontinans semptomları hafifler. İdrar kaçırmanın farklı tipleri vardır. Stres tipi, Sıkışma tipi, Karışık Tip, Taşma Tipi. Üriner inkontinans probleminiz varsa hangi durumlarda kaçırma olduğunu doktorunuza söylemeniz önemlidir. Bu ihtiyacınız olan tedavi türüne karar verilmesine yardımcı olacaktır.

İnkontinans Read More »